Cakarta’daki
resmî gündemi yazmıyor, geçiyorum.
İnerken
gördüğümüz, göz alabildiğine palmiye ormanlarıydı. Türkiye’de saksıda veya
balkonda yetiştirmeye çalıştığımız (kauçuk ağacı gibi)geniş yapraklı ağaçlar burada
açık alanlarda yetişiyor. Türkiye’de açık alanlarda serbest yetişen çam türü,
iğne yapraklılarımız burada saksılarda yetiştiriliyor. Her gün bir miktar
yağmur yağıyor. İnsanlar alışmış, hemen saçak altına çekiliyorlar, yağmur
geçince yollarına devam ediyorlar.
Cuma
namazını otelin bir salonunda kıldık. Çoğunluğu genç olan cemaatin arasına
oturduk. Yerde Arapça ve kendi dillerinde yazılmış kâğıtlar var. Oradan
okuyorlar. İbadetleri farklıydı. Sorduk “Hanbelî Mezhebine göre yapıyoruz”
dediler. Hanbelî mezhebine sözümüz olamaz. Ama temizlik, tadîl-i erkân yok.
Bize çok yabancı, hatta tuhaf gelen haller gördük.
Yolları
geniş. Hayat tarzları, giyim-kuşam, arabalar Uzakdoğu/Japon modeline uymuş.
Vitrinler de öylesine. Trafik soldan. Yüksek katlı bankalar ve meşhur otellerin
hepsi var. Alışveriş yaptığımız mağazada mescidi sorduk. Aşağıda bir yer
gösterdiler, girdik. Namazlarımızı kıldık. Selam verince bir kadının makyajını
tamamlamakta olduğunu gördük. Biz ayrılırken, yüzümüze tuhaf bakan mütebessim
hanımlar içeri giriyordu. Meğer yanlışlıkla kadınlar mescidine girmişiz!
Son
gün valizlerimizi hazırlayıp, taksiye atlayarak, Cakarta içinde hızlı bir gezinti
yaptık. Asya’nın en büyük camii diye tanıtılan İstiklâl Camiîni gördük. Şehir dışındaki düzlük arazide
“teneke mahalleler” uzanıyordu. Yağmur sularının göllendiği sokaklarda çocuklar
oynaşıyordu. Sıcaklık 300C derecenin altına pek düşmediği için
üşümüyorlar. Hava çok nemli, avucunuzu sıksanız damlayacak gibi.
Mahallî
saatle 1215’te Suudî Havayollarına ait bir uçakla Cidde’ye
müteveccihen havalandık. Uçakta çok sayıda ihramlı hanım var. Suudî olduğunu
öğrendiğimiz Araplar, kendi uçaklarında çok şımarık ve pervasız hareket
ediyorlar. Sigara yasağına aldırmıyorlar, koltukları yatırıp 4’lü 6’lı gruplar
halinde kâğıt oynuyorlar, gürültü ediyorlar. Benzer tabloyu Maskat yolunda
Bahreyn’li gençlerde de görmüştük. Petrol bunları böylesine şımartmış
anlaşılan. Rahatsız olduğumuzu söyledik, ön taraflarda bir yerlere yerleştik.