CAKARTA; 27 - 28 EKİM 1988


Cakarta’daki resmî gündemi yazmıyor, geçiyorum.
İnerken gördüğümüz, göz alabildiğine palmiye ormanlarıydı. Türkiye’de saksıda veya balkonda yetiştirmeye çalıştığımız (kauçuk ağacı gibi)geniş yapraklı ağaçlar burada açık alanlarda yetişiyor. Türkiye’de açık alanlarda serbest yetişen çam türü, iğne yapraklılarımız burada saksılarda yetiştiriliyor. Her gün bir miktar yağmur yağıyor. İnsanlar alışmış, hemen saçak altına çekiliyorlar, yağmur geçince yollarına devam ediyorlar.
Cuma namazını otelin bir salonunda kıldık. Çoğunluğu genç olan cemaatin arasına oturduk. Yerde Arapça ve kendi dillerinde yazılmış kâğıtlar var. Oradan okuyorlar. İbadetleri farklıydı. Sorduk “Hanbelî Mezhebine göre yapıyoruz” dediler. Hanbelî mezhebine sözümüz olamaz. Ama temizlik, tadîl-i erkân yok. Bize çok yabancı, hatta tuhaf gelen haller gördük.
Yolları geniş. Hayat tarzları, giyim-kuşam, arabalar Uzakdoğu/Japon modeline uymuş. Vitrinler de öylesine. Trafik soldan. Yüksek katlı bankalar ve meşhur otellerin hepsi var. Alışveriş yaptığımız mağazada mescidi sorduk. Aşağıda bir yer gösterdiler, girdik. Namazlarımızı kıldık. Selam verince bir kadının makyajını tamamlamakta olduğunu gördük. Biz ayrılırken, yüzümüze tuhaf bakan mütebessim hanımlar içeri giriyordu. Meğer yanlışlıkla kadınlar mescidine girmişiz!
Son gün valizlerimizi hazırlayıp, taksiye atlayarak, Cakarta içinde hızlı bir gezinti yaptık. Asya’nın en büyük camii diye tanıtılan İstiklâl Camiîni gördük. Şehir dışındaki düzlük arazide “teneke mahalleler” uzanıyordu. Yağmur sularının göllendiği sokaklarda çocuklar oynaşıyordu. Sıcaklık 300C derecenin altına pek düşmediği için üşümüyorlar. Hava çok nemli, avucunuzu sıksanız damlayacak gibi.
Mahallî saatle 1215’te Suudî Havayollarına ait bir uçakla Cidde’ye müteveccihen havalandık. Uçakta çok sayıda ihramlı hanım var. Suudî olduğunu öğrendiğimiz Araplar, kendi uçaklarında çok şımarık ve pervasız hareket ediyorlar. Sigara yasağına aldırmıyorlar, koltukları yatırıp 4’lü 6’lı gruplar halinde kâğıt oynuyorlar, gürültü ediyorlar. Benzer tabloyu Maskat yolunda Bahreyn’li gençlerde de görmüştük. Petrol bunları böylesine şımartmış anlaşılan. Rahatsız olduğumuzu söyledik, ön taraflarda bir yerlere yerleştik.