ÇAMLIDERE, 29 MART 2001


Şeyh Ali Semerkandî hazretlerini ziyaret
Ankara’dan İstanbul’a karayoluyla gidenler bilirler. Otoyoldan İstanbul istikametinde 90 km. gidince Çamlıdere otoyol kavşağına varılır. Sağda, 10-12 km. içeride koruluklar arasından döne kıvrıla Çamlıdere İlçesine varılır.
Kızılcahamam yolundan’da gidilebilir. Vakit müsait oldukça o şirin kasabayı ve Ali Semerkandî hazretlerinin kabristan içindeki bakımlı, ziyaretçisi bol türbesini ziyaretle fatihalar okur, bereketlenmek isteriz.
Ali Semerkandî hazretleri Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde yaşamış büyük velîlerden. İran/İsfehan doğumlu olup, soyu hazret-i Ömer(radıyallahü anh) efendimize dayanıyor. Çocukluk çağlarında Kur'ân-ı kerîmi ezberleyip farklı kırâatlere göre okumasını öğrenirler. Gençlik yaşlarında; tefsîr, hadîs, fıkıh ve tasavvuf ilimlerinde yetişip, yüksek derecelere kavuşurlar.
Ali Semerkandî (rahmetullahi teâlâ aleyh) tahsîlini tamamladıktan sonra, Mekke-i mükerremeye giderler ve orada yıllarca imâmlık yaparlar. İnsanlara Ehl-i sünnet îtikâdını öğretir, ibâdetlerini sünnet-i şerîfe uygun yapmalarını anlatırlar. Aldıkları mânevî bir işâret ile Medîne-i münevvereye gelirler. Resûlullah(sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) efendimizin mübârek türbelerinde yedi sene kadar türbedârlık hizmetinde bulunurlar.
Hazret-i Fâtımâ (radıyallahü anhâ) vâlidemizi rüyâlarında görürler. Ona "Yâ Ali! Resûlullah'ın huzûruna git. Seni mânevî evlatlığa kabûl buyuracak!" demesi ile uyanıp hemen Resûlullah'ın mübârek kabrinin karşısında edeble otururlar. Murâkabe hâlinde iken, Resûlullah efendimizin; "Yâ Ali! Seni mânevî evlâdım olarak kabûl ettim. Kıyâmete kadar bu mûcizem bâkî kalsın. Yâ Ali! Öyle bir beldeye git ki, fakirlikleri sebebiyle beni ziyâret edemeyen ümmetim, seni ziyâret etsinler. Sana yapılan ziyâreti bana yapılmış gibi kabûl ederim" mübârek sözlerini işitirler. Bu sözleri, büyük bir zevk ile dinleyen Ali Semerkandî hazretleri, sevincinden ağlar ve cenâb-ı Hakk'ın verdiği bu nîmetten dolayı şükür secdesi yaparlar.
Hindi-Çin, Şam, Kudüs, Irak, Semerkand’ı dolaşıp gittiği her yerde İslâmiyeti anlatırlar. Sonra o vakitler Diyâr-ı Rûm olarak bilinen Anadolu’ya hicret ederler. Lârende’ye gelip Karaman Beyi dâhil, devlet erkânına dersler verirler. Konya, Alanya, Eskipazar gittiği diğer yerler arasındadır. Osmanlı payitahtı Bursa’da sultanla, vezirlerle, âlimler ve halkla görüşürler. Kendilerine çok rağbet edilmesine, imkânlar açılmasına rağmen dünya makam ve menfaatlerine hiç yönelmezler. Nihayet Ankara Çamlıdere beldesine bir derviş kıyâfetinde gelen Ali Semerkandî, yöre halkının çok fakir olduğunu görünce, işâret buyurulan yerin burası olduğunu mânevî keşf ile anlarlar ve ömürlerinin sonuna kadar kalmak üzere yerleşirler. Ora insanlarına iltifat ederler, gönül gönüle yaşamak isterler. Çamlıdere’nin pâk neslini manevî evlâd edinirler. Onları irşâd etmek, Allahü teâlânın emirlerini bildirmek, yasaklarından sakındırmak için yıllarca çalışırlar. Herkese herkesin kıyafeti ile yaklaşırlar; Çobanlara İslâmiyeti anlatabilmek için çoban gözükürler, halka anlatabilmek için ekin tarlasında, dağda ovada, köyde gözükürler. Böylece pekçok talebeler yetiştirirler.
Her büyük âlim ve velinin başına geldiği üzere; kendisine haset eden, kin besleyen veya anlamayıp kötü zan içinde bulunanlar eksik olmamıştır. İlim sahipleri, kalb gözü açık olanlar kıymetini anlamış, hürmet göstermiş, istifade etmişlerdir.
Şeyh Ali Semerkandî hazretlerinin sağken çok kerametleri görülmüştür. (Ekinlerin içinde dolaşan sığırların, ekinleri yemeyip, yabancı otları yemesi, Akarken duran suyun hikâyesi, Çamlıdere Sığırcık Suyu’nun bereketi, Bursa’da Sultanın Has Bahçesinin haşereden kurtulması vb.) Vefatından sonra da türbesinde görülen harikaların, toprağında müşahade edilen hallerin ve tesbit edilen şifaların canlı şahitleri bulunmaktadır[1].
Türbesinde nur içinde yatan büyük velîyi saygı ile anar, pâk ruhu için Allah-ü teâlâdan rahmet niyazı ile Mahşerde bizlere de şefaatçi olmalarını dileriz.


[1] Şeyh Ali Semerkandî (kuddise sirruh) hayatı ve Menkıbeleri. Hüseyin Âşık. İlim yayınları, 1980, İstanbul. 223 s. ve Evliyalar Ansiklopedisi, Türkiye Gazetesi yayınları,  c.3,  s157- 163,  İstanbul, 1992.